Anarşizm, siyasal yaşantımızın en ilginç kavramlarından biri oldu son yıllarda. Özellikle son üç yıldır, devletimizin etkili ve yetkilileri bu sözcük aracılığı ile yönetmek istediler ülkeyi. “Devletin bekâsı, güvenliği, uluslararası komünizm” gibi gerekçeler bu sözcüğün büyüteci ile sunuldu halka. Ünü sınırlarımızı aşmış bilim adamlarından Sayın Ecevit’e kadar bütün ilerici ve toplumcu aydınlar, ya anarşistlerin yanında olmak ya da anarşistleri korumakla suçlandılar. Anarşizm, kendi özünden bambaşka bir nitelik kazandı. Alaturka faşizmin yeteneksiz sözcüleri bir imdat simidi gibi sarıldılar bu kavrama. Şimdi, sağ muhalefet korosu, Cumhuriyet Hükümeti’nin başbakanının anarşistliğini kanıtlama çabası içinde!
Sıkıyönetim yetkililerine de kolaylık sağlıyordu bu sözcük. Terazinin bir kefesine, devlet, millet, şanlı tarih gibi ağırlıklar koyup, öteki kefeye “anarşizm” sözcüğünü yerleştirince, bunca toplumsal sorun çözümlenmiş sanılıyordu hemencecik. Devrin başbakanları da televizyon ekranlarında, bu sözcüğün üzerine basa basa siyasal söylevler verince, anarşizm, “sayın muhbir vatandaş”, “Marksist-Leninist hatta Maocu” gibi kavramlardan daha etkili biçimde kamuoyuna mal oldu. Böylece “anarşizm” siyasal yaşantımızın demirbaş kavramlarından biri olarak dilden dile dolaşmaya başladı.
Şimdi aynı kavram, af çalışmaları dolayısıyla yeniden hukukçular ve siyaset adamlarınca tartışmaya sürüldü. Muhalefetteki sağ koalisyon sözcüleri “anarşistlerin affına” şiddetle karşı çıktılar. Konuyu önce hukuksal özelliği ile ele alalım. Türk Ceza Yasasının 141’inci maddesinin ikinci fıkrası anarşizmi yasaklamaktadır. Acaba anarşisttir diyerek suçlanan insanlar bu madde gereğince mi kovuşturulmuşlardır? Yanıtını hemen verelim: Hayır. Sıkıyönetim savcıları, hiçbir sanık hakkında, anarşizmi yasaklayan madde gereğince kovuşturma açmamışlar ve hiç kimse 141/2 gereğince yargılanmamıştır. Sanıklar, ya Marksist-Leninist örgüt kurdukları ya da Anayasayı ihlal ettikleri gerekçesi ile yargılanmış ve mahkum edilmişlerdir. Yargılanmaya dayanak olan maddeler temel alınırsa, hukuk açısından, anarşistliği hükme bağlanmış bir tek sanıktan söz edilemez! Anarşistliği hükme bağlanmamış kimselerin anarşist oldukları ileri sürülerek af dışında tutulması Ceza Hukukunun açıklayabileceği çelişkilerden değildir. Konunun bu yanını eski Kamu Hukuku Profesörlerinden Balyozcu Başbakan Erim’e “bilgilerinize” kaydıyla sunup bir başka noktaya değinelim:
Anarşizm ile Marksizm birbiri ile bağdaşmayan iki düşünce akımıdır. Anarşizm, her türlü otoriteye karşı başkaldıran bir küçük burjuva felsefesidir. Bu akım, Proudhon, Bakunin gibi düşünürlerce savunulmuş ve gerek Marks gerekse Lenin tarafından en ağır eleştirilere uğramıştır. Gerçek bir Marksistin anarşist olması olanaksızdır. Bunun gibi bir anarşistin de Marksist olması düşünülemez. Bu bilimsel olguya rağmen anarşizm Türkiye’de bütün solcuları, bütün devrimcileri kapsayan bir tanım olarak kullanılmaktadır.
Türkiye’deki alaturka faşizmin mantık örgüsü şu biçimde özetlenebilir:
Anarşistler devlete karşıdır. Bütün devrimciler de kapitalizme karşıdır. Öyleyse hepsi anarşisttir. Eğer bu mantık bir bilgisizlik ürünü değilse, yığınların bilinçlenip anayasal yollarla yönetime geçmesini önlemek isteyen bir egemen sınıflar oyunudur. Bu oyuna karşı, sosyal demokrasinin ve demokratik sosyalizmin bütün amaç ve yolları en belirgin biçimde ortaya konmalıdır önümüzdeki günlerde.
Kavram anarşizminin potasında McCarty cadı kazanlarının kepçeleri dolaşsın dursun! Belki bir süre daha siyaset sahnemizde çirkin bir fon müziği gibi dinleyeceğiz bu uğultuları. Anarşist sözcüğü bir süre daha tırmalayacak kulaklarımızı. Muhalefetteki sağ koalisyonun sıralarında, anarşizm ile başlayıp milletin bölünmezliği ile biten plaklar döndürülecek bir süre.
Basının bilgisiz kalemlerinden ölçüsüz saldırılar, yeteneksiz yorumlar okuyacağız. Tarih ve bilim otoritesi tanımayan yoz kültürlü ilkel saldırı yöntemi, düşünce özgürlüğünün karanlığı yok eden ışıkları karşısında gücünü ve etkinliğini yitirecek günün birinde. Çünkü Türk halkı işçisi, köylüsü, dar gelirli memuru ve onurlu aydınıyla bir bilinç ve duygu bağı örmekte kendi arasında. Bu bilinç ve duygu bağı kuruldukça, kavram anarşizmi de gittikçe son bulacak. Gün gelecek, giderek sahnelerden uzaklaşan siyasetçilerin sadece çirkin yüzleri kalacak belleklerde. Tarihin emekçiden yana olan gelişimine kafa tutmaya çalışanların anarşizmi de böyle son bulacak ancak.